16 Ekim 2012 Salı

Nam Kee cenneti

Her gençkızın ve delikanlının yolu mutlaka düşer Amsterdam'a. Meraklı milletizdir. Kek nedir? Mantar nasıl olur? Red light kırmızı mıdır?

Bizim isimiz yemek ve lezzet olunca, biz de Amsterdam'ın yemeklerini anlatacağız tabi, yoksa kırmızı, gri bölgelerini değil.

Biz Amsterdam'ı çok severiz! alçak gökyüzüne, nadiren yüzünü gösteren güneşine rağmen bir gönül bağımız vardır bu şehir ile. Hollanda'nın mutfağı yoktur derler, ama biz toz kondurmayız mutfağına dahi! Çok farklı etnik kültürler ile yogrulmus lezzetli mutfaklar bulursunuz burada. Bunları bir araya toplamak da meseledir. Toplumda yerleşmiş bir damak tadı gerektirir.


Bu defa bir Çin lokantası keşfettik: Nam kee! İstanbul'da yaşayan bir expat arkadaşım, meshur uçan hollandalı Wilco'dan öğrenmiş, bana söyledi. Ben de ilk fırsat bulduğumda hemen gittim Red Light District'in hemen ortasındaki bu Çin lokantasına.

Küçük bir lokanta olan Nam Kee'nin kapısının yanındaki kasap penceresinde kuyuda pismis dev ördekler asılı duruyordu.

Dogruya dogru, içerisi biraz na-hoştu. Bizi yemek asansörünün yanındaki masaya oturttular. Dört kişi masaya sığıştık. Masanın üstü kir ve yağdan ayna gibiydi. Lokanta seçimini bana bırakan hanımlar hayatlarının hatasını yaptıklarını, masanın garson tarafından bir daha silinmesini talep ettiklerinde anladılar. Hem masa pek temiz olmayan bez yüzünden daha kötü oldu, hem de garsonlar bizden nefret etti.

Siparis olayı çok basitti. Garson ingilizce anlamıyordu ve ne dersem diyeyim bana sanırım çince cevap veriyordu. Ben de olmayan çincem ile gizemli siyah soslu Istridye, kızarmış yumurtalı pilav, sebzeli noodle, iki ördek ve bir de karışık domuz soyledim. İçecek olarak ta çay istedim. Sanırım garson kadın bana sadece yasemin çayı var dedi. Ne dediysen onu getir, gönlünü hoş tut dedim. Anlamış gibi gitti.

Önce arkadaşlarımın diyet kolaları geldi. Garson söylenip duruyordu yanindakine. Her halde bizden bahsedip, "pis turistler! şu güzel yemekle kola icilir mi?!" diye saydiriyordu.

Ve sonra yemeklar gelmeye başladı: pilav, noodle, derken ordekler, offf ördekler. Her biri bir horoz büyüklüğünde, nar gibi kızarmış ördekler.

Daha sonra ise o gizemli siyah soslu istridyeler geldi. Aman tanrım, cennette gibiydim! Siyah sos cok başarılıydı!

Hesap geldiğinde, yiyebildiğimi yemiş, geri kalan herşeyi de paketletmistim. Bu cennetin yarını da olsun istiyordum.

Hesap ise beni biraz daha şaşırttı: 4 kisilik hesap (ki yemekten nefes alamıyorduk), 52 Euro (114 TL) tutmustu. Yani bırakın Istanbuldakiler ile karşılaştırmayı, herhalde Çin'den bile ucuzdu. Adam basi 28 TL'ye iki ördek, istridyeler ve bir sürü başka şey yedik. Hesaptaki en pahalı kalemler zaten hanımların diyet kolalarıydı.

Türkiye'de televizyona çıkan ve Amerikada'ki evangelist'lere benzeyen yemek gurularımız gibi özetlersek, mekan 1, temizlik 1, hizmet 1 Lezzet 10!

Lezzet 10 olduğunda zaten benim için diğerlerinin hiiiiç önemi kalmıyor.

Tavsiye ederim, yolunuz Amsterdam'da, Red Light'a düşerse, kızlar ve mantarlar bir yana, gidin Nam Kee'de yiyin. Pisman olmazsınız. Sadece dirseklerinizi masaya dayamayın yeter!

Benim midem hala bayram ediyor! Bir dahaki seyahatimi dört gözle bekliyorum. Kimbilir, belki rastlaşırız Nam kee'de!

Bay Afiyet
15/10/2012

23 Eylül 2012 Pazar

İstanbul'un son steakhouse'u: By Steak

Bundan sekiz sene evvel Emre Mermer'in
gecekondu mahallesi Armutlu’daki kasap dükkanının içinde kurduğu, ve bürokratik nedenlerden dolayı kasabın dışında ayrı bir lokanta açmasıyla başlayan steakhouse çılgınlığı bugün bütün Istanbul’u sarmış durumda. Iyi kopyası kötü kopyası derken herkes et pişirme uzmanı oldu, herkes etten anlar oldu. Ne markalar, ne isimler piyasaya girdi. En son, Levent’teki yılların Set Kebap’ı da tabelasını SET Steakhouse olarak değiştirince, “pes” diye feryat etmedim desem yalan olur.

Bu furyada, yeni açılan taklitçi steakhouse’lara önyargılı yaklaşmama rağmen, bir akşam, bir grup arkadaşımla Reşitpaşa’daki By Steak’e gittim. Maslak trafiğinden kaçmak için Reştpaşa’dan Etiler’e geçenler bilebilir: Doğanevler Caddesi’nden inerken, sağ tarafta 68 numara. Darmadağan ve düzensiz gelişen Reşitpaşa’da hiç beklemeyeceğiniz kadar zevkli ve huzurlu bir köşe yaratmışlar By Steak’te.
<



Maslak’ta çalışanların öğle saatlerinde lezzetten taviz vermeden ve gürültü patırtıdan uzak yemek yiyip, iş konuşabilecekleri bir ortam By Steak. Zira bendeniz, arkadaşlarımla o ilk ziyaretimden sonra, tüm iyi yemeğe meraklı yabancı müşterilerimi ve aynı zamanda ortağım olan Bayan Balşeker’i pek çok kere BySteak’e götürüp iş konuştum.

Dükkanda çalışan iki kişi var. Bu beyler hem patron, hem garson, hem aşçı! Her işi onlar yapıyorlar. Içkinizi koyarken sohbete dalıyorlar, sonra koşup ızgaradaki eti çeviriyorlar. “Salatanıza biraz sevgi koymalıyız!” diyerek bir tutam tuz ve baharat karısımını eklemeleri ise işin eğlencesi.

Yemekler gerçekten çok iyi! Bol ve iri kesilmiş domates ve kırmızı soğanla hazırladıkları salata enfes! Soğuk söğüş et roka ve parmezan ile sunuluyor. Ortaya bir koca kase manda yoğurdu geliyor, kaşık kaşık bitiyor.

Köfteler kocaman ve cok lezzetli, çakma café de paris sos ile servis yaptıkları “lokum” adında bir etleri var ki, aman allahım! “Ben sadece köfte yiyeceğim, bana lütfen çok yemek yedirtme” diyen Bayan BalŞeker bile ne olduğunu şaşırdı, nutku tutuldu, lokumları götürdü.
Arkadaşlarımla gittiğimde, yemiş içmiş keyifli bir halde, altı kişi adambaşı 70 TL verip ayrıldık By Steak’ten. Diğer steakhouse’larda ödediğim hesapları düşününce, pek memnun oldum haliyle. Benden yıldızlı pekiyi alan By Steak’i hemen sizlerle paylaşmak istedim.

Artık tekrarlanmasından sıkıldığımız steakhouse konseptini alıp, özgün bir samimiyet ve menü yaratmışlar By Steak’te. Lütfen deneyin!

Bay Afiyet
23/09/2012

PS: Reşitpaşa’nın acemisi olanlar için telefonunu vereyim: 0532 296 11 78

3 Eylül 2012 Pazartesi

Cafe de Paris Asmalımescit'te

Oldum olası Cafe de Paris'yi sevmişimdir. Et ve patates kombinasyonu bir yana, o sosundaki gizemli baharat karışımı her zaman beni etkilemiştir.

Cocukluğumda, yurtdışına seyahat etme imkanının çok kısıtlı olduğu zamanlarda, sevgili annem iş için İsviçre'ye ve Hollanda'ya giderdi. Bizler için bu çok büyük olaydı: Havalimanında ma'aile onu yolcu eder ve dönüşünde yine tam takım onu karşılardık. Mutlaka eli kolu dolu gelirdi. Bir sürü irili ufaklı ve her zaman çok orjinal hediyelerimiz olurdu. Fakat her seyahatte mutlaka bize uzerinde ya almanca ya da flemenkçe spagetti baharatı yazan, açık yeşil renkte kapağı olan bir şişede, makarna icin bir baharat getirirdi. Işte o benim için çok önemliydi!
Bayan Bal Şeker ile, o haddinden fazla haşladığımız makarnanın üstüne bol bol döker, yerdik. O makarnaların kokusu, lezzeti hala vücudumun içinde bir yerlerde saklı. Ne yazık ki yıllardır o baharatı kullanmadım ve artık annem de aramızda olmadığı için artık hepsi benim icin bir anı.

İşte çocukluğumun bu gizemli tadına en yakın şey Cafe de Paris sosu!

Asmalimescit'te, "eski" La Brise'in karşısında çok guzel ve alımlı bir binada açılan Cafe de Paris'ye sevgilim, diğer yarım, hayatımın aşkı ile başbaşa gittim. Tahminimden daha buyuk, ama yine de sicak ve rahat ortamı olan bi lokanta. Başbaşa yemek için de güzel, ailecek te hoş olabilir. Masalar şık, ortam loş. Bar cok ihtişamlı gozukuyordu, sanırım gece 11.00'den sonra bar havasına bürünen tipik bir Asmalı mekanı oluyor. Gece 11 benim için biraz zorlama olacaktır, artık Bayan Balşeker dener.

Herneyse, yemek bildiğiniz - ya da bilmediğiniz- gibi klasik Cafe de Paris Menüsü. Önden ceviz soslu salata, daha sonra mum ile ısınan metal tabakta tam istenilen kıvamda pişmiş et, ve tabi yiyebildiğin kadar altın sarısı, çok guzel kızartılmış patates!

Etin Cafe de Paris sosu icinde bogulmuş olması harikaydı! Patatesi de bu sosa buluyarak yedik. Tabi yiyebildiğiniz kadar patates var ama et yok. Bence farklılık yapıp eti de sınırsız yapmalılar. Zaten abartılamaz ki (ben hariç)

Neticede güzel bir mekanda lezzetli bir yemek yiyip, cafe de paris sosu ve anımsattıklarını sindirip, geceyi Sefahathane'de sonlandırdık.

Aaah anılar anılar..



Bay Afiyet
03/09/2012

17 Haziran 2012 Pazar

Piola, italiano vero? o no?

Rutin bir iş gününde, rutini kırmak isteyen Bayan BalŞeker beni arayıp, uzun zamandır gitmek için ısrar ettiğim Piola'da öğle yemeği yemeyi önerdi. Hemen atladım! Her zaman öğle yemeği yediğimiz yerleden biraz daha zengin menüsü olan ve de daha pahalı olan Piola, aslında bizim Maslak- Levent hattının da biraz dışında: Barbaros Bulvarı'nın başındaki Point Otel'in girişinde yer alıyor.



Öncelikle olumlu yönlerinden bahsetmezsem haksızlık yapmış olurum: Menu gayet güzel. Özellikle pizzalar çok çeşitli ve iyi açıklanmış. Makarna ve ana yemekler biraz daha zenginleştirilebilir. Ama burası özellikle pizza ve salata yemek icin ideal bir yer. Salataların sunumu ve bolluğu, pizzaların büyüklüğü ve lezzeti mükemmel! Özellikle domates soslu olanlar benden tam puan aldı!



Öte yandan, ambiyanstan bahsedecek olursak kesinlikle içerde oturmanızı tavsiye ederim. Point Otelin hemen karşısında dev yeşil brandanın arkasında devam eden gizemli inşaat dışardaki masaları çok kötü etkilemiş durumda.



İnanılmaz bir toz duman içinde oturup yemek yemek zorunda kalıyorsunuz. Üstelik dışardaki masalara bakan garson da bizleri bu konu hakkında hiç uyarmayı düşünmedi. Kendisine yoldaş arıyordu herhalde.



Fiyatlar bence pahalı. Dünyanın sonu değil, ama bütün menü rahatlıkla 5 ila 8 TL daha ucuz hazırlanabilirmiş.


Önden istedigim bruschetta koca bir tabakta, oldukça sade olarak geldi. Bu fiyata, tabağın kesinlikle biraz daha süslenmesi gerekirdi.


Ben pizza Mare Monti, yandaki masaya gelen tabağa sulanan ve son anda her zamanki gibi karar değiştiren Bayan Bal Şeker roka salatası ve arkadaşımız Quattro Stagione siparis etmişti.


Bizimkiler sorunsuzdu. Hatta Bayan Bal Şeker'e gelen basit roka salatasını bu kadar alengirli hale getirebildikleri için tebrik etmek lazım. Ancak misafirimize quattro stagione yerine quattro formaggi gelmisti. Garsonumuz aradaki farkı hemen idrak etmesine rağmen önce bir şey olmamış gibi pizzayı masaya koydu. Her ikisi de quattro değil mi canım!? Bizim itirazımız üzerine bir afra tafrayla pizzayı geri götürüp, 20 dakika sonra sipariş ettigimiz pizzayı getirdi.

Allora, uzun lafın kısası, sadede gelirsek;İstanbul'un tozundan dumanından uzakta, içerde oturursanız Piola'nın ambiyansı guzel; özellikle öğlen için önerilir. Fiyatlar pahalı ama korkunç değil. Pizzalar çok başarılı. Garsonlar İstanbul'un hemen hemen her yerindeki gibi; biraz cool, biraz bıkkın, biraz snob.

Seviyorum bu şehri! Guzel istanbul!

Bay Afiyet
15/6/2012

20 Mayıs 2012 Pazar

Enver Usta'nın Yeri

Tünel Şişhane Asmalımescit üçgeninin Tünel tarafında, tarihi tünel binasının arkasındaki Erkanıharp sokakta, gizli bir kumarhane girişine benzeyen karanlık bir kapıdan giriliyor Enver Usta'nın yerine.

Enver Usta Gaziantepli. Daha önce de lokantacılık yapmış, ama bu dükkanı 1992'de açmış. Her zaman işinin başında. Müşterilerle, servis yapan garson Ahmet Bey ile muhabbet ediyor, oyalanıyor. Ahmet Bey de emektar; siz deyin 70, ben deyim 80 yaşında.


Bu küçücük yerde sabah 11 ile öğledensonra saat 3 arası yediniz yediniz, yoksa yemek bitiyor. Yemekler çok net! Önden harika bir yoğurt, tırnak pide, acılı koca taneli guzel bir bulgur ve ezme salata masaya konuyor. Bulgur pilavının lezzeti anlatılmaz, yaşanır!


Bunların üstüne Adana kebap, tavuk şiş, tavuk kanat veya tavuk parca ısmarlayabiliyorsunuz. Beş altı dakika icinde komur ateşinde pişmis cok harika lezzetlerle buluşuyorsunuz.

Tam yeter artık, çatlayacağım dediğinizde gözünüz kenarda duran ve Fatih'te bir yerden gelen ev yapımı baklavaya takılıyor. Çaylar dışarıdan ısmarlanıyor, bir iki parça baklavaya eşlik ediyor.

Derken artık kalkmanız gerekiyor, zira mekan çok küçük ve insanlar yaz kış kapıda sırada bekliyorlar. Topu topu günde dört saat hizmet vererek günlük hasılatını çıkartıyor dükkan.

Asmalı ve Şişhane'de şık ve abartılı pahalı lokantalarda boy göstermek yerine bir öğlen vakti bu kendine has, popüler mekanda, emektar Garson Ahmet Bey'in elinden Enver Usta'nın kebaplarını yemek güzel bir deneyim olabilir.

Enver Usta'ya gidin ki, hem mideniz, hem de cebiniz bayram etsin.


Bay Afiyet
14/5/2012

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Siz hala Karaköy'ü keşfetmediniz mi?

Karaköy keşfedildi ve fethedildi! Size sadece gidip, dolanıp tadına bakmak, keyifini çıkarmak kaldı.
Karaköy Kara Ali Kaptan Sokak'ta bir Karabatak cafe var. Herkesin elinde bir iphone olduğu için ve google maps'e girip hemen bulabileceğiniz için burada uzun uzun tarif etmiyorum. Hala blackberry kullananlara da artık benim diyecek birşeyim yok. Karabatak'ın dekorasyonu akıllara zarar. Garsonların nezaketi, işbilirliği edepsiz Cihangir ve Nişantaşı'yı utandırır!
Çok huzurlu bir ortamı var. Gazeteni, dergini al, saatlerce oku. Kahvenin alasını iç. Düşün dur: "1000'in yarısı 500, o da ben de yok"
Ama yakında Luca ahalisi Karaköy Bej'i keşfettiği gibi burayı da keşfder mi, huzuru kaçırır mı bilemem. Balşeker bugün burada gördüğünü söyler, tattığını yazar.

Bayan Balşeker 19/5/2012

13 Mart 2012 Salı

Özgürmüş gibi

Ofiste çalışırken bir anda kafamın içindeki gürültüyü, soruları ve onlara veremediğim cevapları olduğu gibi bırakarak kaçtım, arabaya atlayıp Kanlıca'ya gittim. Bir tür okul kırmak gibiydi!

Kanlıca Istanbul'un hala sakin kalabilmeyi başarabilen, şehrin geri kalanıyla aynı tempoda yaşamayan bir semti.


Kanlıca vapur iskelesinin hemen yanındaki İsmail Ağa Kahvesi'ne gittik. Denizin üstünde, hemen cam kenarında iki kişilik bir masaya martılar gibi kurulduk. Çaylar, tostlar patates kızartması ( ah keşke bira da olsaydı) bir saat içinde yavaş yavaş tükendi.


Deniz gri, hava kurşuni, çaylar allı. Martılar ise özgürmüş gibi uçuyorlar ama nafile. Ne kadar uçsalar da bırakamıyorlar boğazı, balıkları, vapurları.


Siz de bir gün, kendinizin bile hiç beklemediği bir zaman kaçın! Kendinize zaman ayırın, okul kırın, işi kırın, dinlendirin düşüncelerinizi, İsmail Ağa Kahvesi'nde İstanbul'u seyrederek bir çay için. Özgürmüş gibi hissedin.


Nasıl olsa sonra martılar gibi donceksiniz balıklarınıza, vapurlarınıza, boğaza. Dönüp dolaşıp hepimizin gelececeği yer sevdiğimizin yanı. Hiç birimiz özgür değiliz, gönülden bağlıyız.


Bay Afiyet
16/03/2012
Related Posts with Thumbnails