27 Şubat 2010 Cumartesi

Kars'ta dost ve kaşar

Renkli, taşkın ve şahsına münhasır ülkemizin en doğu köşeşinde bulunan Kars en son keşfettiğim noktalardan biri.
Kars'ın şehir olarak guzelliği ve farklılğı bir yana, buranın en meşhur ürünleri kazı ve kaşarıymış. Kazı anlatamıyorum, çünkü ilerde "çiftçi" olmaya karar vermiş oğlum çok üzülüyor. Fakat, Bay Afiyet olarak Kars Kaşar'ından bahsetmeyi bir görev bilirim.



Nerden nereye diyeceksiniz; açıklamamda fayda var. Hanım tarafından Antalya'ya olan bağlılığım ve güneş altında snowboard yapmaya bayıldığımdan her sene bir kere Saklıkent'e kaymaya giderim. Bu harika yerde kayarken oradaki 500 evden sorumlu olan elemanın Kars'taki köyünden getirerek sattığı eski kaşarı büyük zevkle satın almaktaydım. Zaten aşina olduğum bu tadı, bu kış bir de yerinde tadma fırsatım oldu.



Kars kaşarının üç dört farklı türü var. Bunlar arasından bir sene beklemiş olanı en makul olanı. Rengi koyu sarı, kenarları küflü. Keserken bir kere bir taraftan kesilmeli, daha sonra diğer taraftan. Böylelikle, peynir kendini muhafaza edebilsin.

Gravyerin ise büyük deliklisi ve koyu renklisi makbul olanı. Gerçekten tadına baktığınızda, farkı anlıyorsnuz. Her iki peynirin de kilosu, aşağı yukarı 12 TL'ye satılmakta.



Kars'tan peynir almadan dönülmez! Peynirinizi Taşkın Ticaret'ten almanızı tavsiye ederim. Hani diğerlerinden farkı nedir aslında bilemem ama benim hoşuma gitti. Çok icten konusan, sattığı ürünü iyi tanıyan bir satıcı vardı. Dükkana girdiğim andan çıkıncaya kadar, en az 10 kere "herşeyin yenisi daha iyidir, ama dostun ve kaşarın eskisini tercih etmek gerekir" deyip durdu.



Burada eski ve taze kaşar türlerinin yanı sıra, organik bal, tereyağ, kaşar göbegi, gravyer, tel peynir, kaymak gibi urunler de mevcut. Kars soğuğunda size ikram edilen, şükran içinde yudumladığınız sıcak çay eşliğinde, hepsinden size güzel guzel satıyorlar.Ondan da, bundan da derken, dükkanı satın alırsanız, kargo ile de yollayabiliyorlar.


Ben derim ki, mutlaka Kars'a gidin ve hem dost edinin hem de kaşar!

Bay Afiyet
4/3/2010

19 Şubat 2010 Cuma

Sanayi Mahallesi'nin Ata'sı

Doğruya doğru! Esnaf lokantaları her zaman guzel yemek yaparlar! Semtlerin ara sokaklarına sıkışmış bir köşede bulursunuz onları. Ya karı koca işletir, yada gizli bir aşçıları vardır arkalarında.

Ata Restaurant, 4. Levent Sanayi Mahallesi'ndeki oto tamircilerinin arasında bulunuyor. Dükkanın içi geniş ve rahat. Yemekler hayrete düşürecek kadar lezzetli! Ozellikle haftada iki üç gün yapılan hünkar beğendili ızgara tavuk kesinlikle denemeye değer. Pişman olmazsınız.


Maslak Levent hattından Sanayi'ye doğru girin, hemen Maslak Levent yolunun aksi istikametine doğru sapın. Tata adlı dükkandan sola sapın, Ata'yı biraz ilerde göreceksiniz. "Ben artık böyle adres bulma yeteneğini yitirdim. Adamakıllı adresi ver de, GPS'e gireyim" diyenler için: "Ata Restaurant, Ulubaş Cad. N:7 Oto San. Sit. D Bl. Sanayi M. 4. Levent Kağıthane, Istanbul". "Bende GPS ne gezer" diyenler için ise telefon numarası, 2647100.
Gidin, tadın, sonra da beni anın.
Yazarken bile ağzım sulandı..

Bay Afiyet
18/02/2010

8 Şubat 2010 Pazartesi

Ekmek arası

Sandviç? Sandöviç? Sandwich? Sandwhich?
Hangisi doğru? Nasıl yazılmalı? Ne büyük bir karın ağrısı!
Bu kadar lezzetli, keyifli bir yiyeceğin ismi bu kadar zor olmamalı!


Sandwich adı, masadan yemek yemek için dahi uzaklaşmak istemeyen tembel bir kumarbaz olan Ingiltere'deki Sandwich kentinin kontu, John Mantagu'dan geliyor. Kendisi masadan kalkmaya üşenmiş, ama biz bu ismi yazmaya, veya yazmaya çabalamaya üşenmiyoruz.

Hollanda'da broodje diyorlar. Italya'da ise panini. Bu kelimeler aslında küçük ekmek manasına geliyor, ama yine de bence bu lezzete kendi dillerinde bir isim verme çabalarını takdirle karşılamak gerekiyor. Futbola "ayaktopu", faksa "belgegeçer", afişe "ası" demesini bilen Türk Dil Kurumu, bizi sandwich çilesinden neden kurtaramıyor? Üstelik, "bilgisayar" kelimesi gibi güzel buluşları da varken.

Herşeyi devletten beklememek lazım tabi. O yüzden ipleri ele alıyorum. Kabul ederseniz, bundan böyle iki dilim ekmek arasına biraz mayonez sürüp, iki dilim dil, bir parça kaşar, bir dilim domates, salata yaprağı; ya da gönlünüzden ne koparsa, canınız ne isterse, aklınızdan ne geçerse koyduğunuzda, bunun adı "ekmek arası" olsun.
Balık ekmek diyoruz. Peynir ekmeğe bayılıyoruz. Döner ekmek hep yiyoruz. Ekmek arasına alışmak hiç zor olmamalı.

Sizin için cümle içinde de kullanacağım:

"Ekmek arası ton balığı var mı? Hmm.. kalmadı mı? Peki o zaman somonlu ekmek arası alayım."
"Benim ekmek arasına turşu koymayın lütfen"
"Ekmek arası yerine, eskiden sandöviç derlermiş, ne saçma!"

Bayan Bal Şeker
09/02/2010
Related Posts with Thumbnails