27 Aralık 2009 Pazar
2009'un en iyileri
En iyi midye dolma: Çeşme'de plajda yendi. Güneş yavaş yavaş batarken, plaj boşalırken, buz gibi biranın yanında, muhabbet eşliğinde.
En iyi şarap: İdol Şarapları'nın 2006 Consensus 3 Meşe adlı şarabıydı.
En iyi şef: Hala Jamie Oliver. Diğerleri bu sene de eline su dökemediler. En kolay, lezzetli ve sağlıklı yemekleri o yapıyor, hem de hiç kasmadan.
En iyi pazar: Cumartesi günleri kurulan Yalova pazarı. Utangaç armutlardan,canavar domateslere, romantik üzümlerden, şeytani biberlere herşey lezzetli, herşey taze! Fiyatlar ise Istanbul'da düdüklendiğimizin resmidir.
En iyi bal: Yaz Balı. Bursa civarındaki dağların kestane ağaçları ve çiçeklerinde koşuşturan arıların ürünüdür. Ağustos ayında kavanozlara doldurulur. Elden ele dağıtılır. İnsanı bir daha sokaktan bal satın alamaz hale getirir.
En iyi şarküteri: Pangaltı'daki Tuşba. Çerkez tavuğu, patlıcan salatası enfes! En önemlisi ise, sofralardan ne yazık ki kaybolmaya başlamış Ermeni mezesi 'topik'i damaklarımıza unutturmamaya kararlı olmaları.
En iyi mantı: Hala Ulus'taki Aşkana'da yeniyor.
En iyi pizza: Bu sene yenmedi.
En iyi kayan yıldız: Okko. Niye kapandı? Nasıl oldu? Pahalıydı, ama yemekleri çok lezzetliydi, alışveriş kolaydı. Şimdi spontane olarak gelişen yemek organizasyonlarında dostları nasıl ağırlayacağız? Yemeğin en alasını Okko'dan alıp, sonra binbir övgü arasında, kendimiz yaptık diyemeyecek miyiz?
En iyi catering: Ossi Private Chefs tarafından gerçekleştirildi. Osman Bey ile Sibel Hanım özenle pişirip saygıyla sunuyorlar. Dört dörtlük bir lezzet ve ikram!
En iyi yemek kitabı: Gamze Bursa'nın 425 gram adlı kitabı. Tarifler yaratıcı, yapması kolay, fotoğraflar güzel! Internet üzerinden satış fiyatı ise manasızca 35 TL'ye kadar düşmüş.
En iyi kurufasulye pilav: Süleymaniye'nin incisi, bezdiren fakülte günlerimin lezzetli köşesi Kanaat Lokantası'nda yendi.
En iyi meze: bir yaz gecesi, saat 12'den sonra Karaköy lokantası'nda, muhabbetle ruhumuzu iyileştirirken yendi.
En iyi yemek: Mehmet Gürs'ün mutfağından çıkıyor ve Mikla'da yeniyor.
Bayan Bal Şeker
30/12/2009
24 Aralık 2009 Perşembe
Olmadı ama
İlişkilerde ilk günkü aşkı korumak, konuşmalarda dinleyicinin ilk beş dakikadaki ilgisini kaybetmemek, dostluklarda güveni yitirmemek.
Dün akşam Abracadabra beni hayal kırıklığına uğrattı. Fener balığı kuru, ördek çok makyajlıydı. En affedilmezi, hem balığın, hem de ördeğin yanına aynı salatayı garnitür olarak koyup sunmalarıydı.
Umarım bir yıldız daha kaymıyordur başarı sarhoşluğuyla.
Bayan Bal Şeker
24/12/2009
14 Aralık 2009 Pazartesi
Peri Peri! Şanslı günüm
Bizi kapıda karşılayan yorgun, ama hala neşesini koruyan genç kız cok yoğun olduklarını söyledi ve beklememiz gerektigi için bizden özür diledi. Kabullendik tabi. Sonra tam olarak ne oldu bilmiyorum. Bir sihir! Aradan bir dakika dahi geçmeden bambaşka biri gelip köşede yeni boşalan, lokantanın en güzel masasına bizleri oturttu.
Hayretimizi gizlemedik ama şansımızı da hiç sorgulamadık. Tavuğun binbir çeşidini vaadeden ve oldukça okuma gerektiren menuleri okumaya koyulduk: tavuk ciğeri, portekiz pilavı, şişte tavuk, ızgara tavuk, tavuk kanatları! ve "insanların tavuğa bakış açısını değiştireceği" iddia edilen peri-peri sos! Bu sos, küçük kırmızı piri piri biberler kurutularak yapılan, Güney Afrika mutfağında kullanılan, fakat Portekizlilerin yarattığı söylenen bir sos.
Siparişimizi alan garson, bugün cok yoğun oldukları için servisin biraz aksayacağını, yemeklerin otuz dakikadan evvel gelmeyecegini söyledi ve bizden özür diledi. Tam kaderimize boyun eğip, yarım saat bekleyeceğimiz düşüncesiyle 'stand by' moduna geçmiştik ki, siparişlerimiz birer birer geldi! Daha sipariş vereli 5 dakika bile olmamıştı!
Yemekler çok lezzetliydi! Peri peri sos ise enfes! Ama size tavsiyem acı etkisi en az olan limonlu peri sostanan denemeyin, cok zayıf kalıyor. Madem ellerinizi kirleteceksiniz, bu işe girişiyorsunuz, mutlaka acısı daha yoğun olan diğer dört peri peri sosundan birini deneyin.
Biz yemeklerimizi bitirdigimizde lokanta neredeyse tamamen boşalmıştı.Tam yemeklerimizin ortasındayken anlaşılması zor bir aksanla konuşan, sarışın bir Guney Afrikalı, tahminen Nando’s un yöneticilerinden biri, elinde üç tabakla bizim masaya geldi. Anladığımız kadarıyla, bizdeki yemek potansiyelini gördüğünü ve sipariş veremediğimiz üç farklı tavuk yemeğini tatmamızı rica etti. Ben böyle ricaları genellikle geri çevirmem, kibar bir adamımdır. Hem Güney Afrikalı beye ayıp, hem tavuğa saygısızlık! Çok geçmeden dört ayrı tabaktan aynı anda yemek yiyorduk.
Hem güzel yemek yedik, hem hızlı yedik, hem çok yedik, bir de üstüne bedava yemek kuponu ve peri peri sos aldık. Çok şanslı bir gündü ve benim tavuğa bakışım kesinlikle değişti!
Size de peri perili şanslı günler dilerim