21 Mart 2010 Pazar

La Brise


Fransa'ya karşı önyargım olduğunu söylüyorlar. Önyargım yok, yargım var. Altı senenin sonunda önü arkası kalmıyor yargının. Tanıyorsun, biliyorsun, adını koyuyorsun. Ben de olduğu gibi kabul ediyorum, tüm kusurlarıyla. Hatta seviyorum. Hatta özlemişim.

Asmalı Mescit Caddesi'nin Pera'yla kesiştiği köşede bulunan La Brise adlı Brasserie'ye girdiğimde, içerdeki mis gibi tereyağı kokusu, şaraplar, beyaz önlüklü garsonlar, dolmayı bekleyen pırıl pırıl kadehler beni bir anda Fransa'ya ışınladı. Hem de Fransa'nın içinde "mais, c'est pas possible! Je suis désolé, eh"* olmayan, "A cette heure ci?!? Désolé, la cuisine est fermée"** denmeyen versiyonuna.

La Brise benden yıldızlı pekiyi aldı. Soğan çorbasına bayıldım! Keçi peynirli tartı çok güzeldi. Enginar ve tereyağ soslu fırın tavuk beni benden aldı!


Yemeklerin lezzeti ve sunumu menüde yanında yazılı fiyatları fazlasıyla hakediyor. Tabi şarap pahalı, ama onun için ne yapıyoruz? Hep beraber hükümete kızıyoruz.


La Brise'e giderseniz, hele pencerenin hemen önündeki iki kişilik masayı rezerve ederseniz, bir şişe de şarabı devirirseniz, başınıza geleceklerin sorumluluğunu hiç bahar havasına atmayın.

Bayan Bal Şeker
21/03/2010

* Ama bu mümkün değil. Üzgünüm!
** Bu saatte mi?!? Üzgünüm, mutfak kapandı!

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails