Annem, kendisi iyi yemek yapamadığı için, babam başta olmak üzere, hepimizin mecburiyetten iyi birer aşçı olduğunu söyler. İyi miyiz değil miyiz bilemeyeceğim, ama hepimiz yemek pişirmeyi sevdik ve mutfağa merak sardık.
Aslında bunu söylemekle annemin kendisine haksızlık yaptığını düşünüyorum. Bazen uydurmanın ve arta kalan yemekleri kırpıp kırpıp yıldız yapmanın dozunu kaçırsa da, tüm anneler gibi o da güzel yemek yapar.
Hem ne yapsın? O da tüm zamaların en lezzetli yemeklerini yapan Leyla'nın kızı. Mutfağa girmeye ihtiyacı olmamış ki!
Öte yandan, dediğinde bir doğruluk payı da yok değil. Hepimizin yemek tutkusu gerçekten de onun mutfakla olan mesafeli ilgisinden kaynaklanıyor olabilir. Zira, kavunu top top lokmalar haline getiren aletten tutun, süpersonik mutfak robotuna, en fiyakalı fırına kadar, her zaman tam teçhizat bir mutfakta kolları sıvama imkanı bulduk. Evde her zaman pişirdiklerimizi seve seve tadacak birileri de oldu.
Sizin anlayacağınız, her ne kadar Bay Afiyet ile bu blog sahnesinde sadece yediklerimizi anlatıp duruyorsak ta, aslında sanal olmayan hayatta harıl harıl yemek pişiriyoruz.
Geçtiğimiz hafta, Istanbul Culinary Institute'un benim gibi amatörler için tasarlanmış yemek kurslarından, iki günlük "mutfak teknikleri" dersine katıldım. Derste sekiz kişiydik. Cuma gecesini süratle soğan doğramasını öğrenerek geçirmekten bu denli zevk alan yegane insan ben değilmişim!
İlk önce çeşitli bıçakları ve kesme tekniklerini öğrendik. Balıktan fileto çıkarmanın, tavuğu kemiğinden ayırmanın yanı sıra, on parmağa dokunmadan, çat çat çat çıt çıt çıt doğramanın püf noktalarını öğrendik.
Ertesi gün ise hazırladığımız bu malzemelerle biberiye dalında ızgara karides, balık pilaki, balık çorbası, şarap soslu mantarlı bonfile ve risotto yaptık ve afiyetle yedik. Muhabbet ve kırmızı şarap tüm bu süre boyunca ön plandaydı.
Yemek yapmaktan keyif almayı annesinden öğrenen, ama pişirme konusunda biraz dışardan yardım alma ihtiyacı duyanlar için İstanbul Culinary Institute'un amatör programlarını can-ı gönülden tavsiye ederim.
Bayan Bal Şeker
7/5/2010
Not: Yemek pişirebilen, pişiremeyen tüm anneler "anne yemeği" yapar, her çocuk ta buna bayılır!
Bu da anneler gününe özel bir iltifat değil, hayatın gerçeğidir.
Afiyetbalşeker olsun, anneler günü kutlu olsun.
23 Nisan 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Cuma gecesi soğan doğramaktan daha keyifli tek şey cumartesi gecesi soğan doğramak olabilir mi? ;)
Bir de içkili bıçak kullanmanın o kadar da korkulacak bir şey olmadığını kanıtlamış olduk bu kursla ;)
Fotografi ve yazinizi cok sevdim. blogunuz, firsat yakaladigimda ilk okuduklarimin arasinda.
Hislerim ise imrenme ve begenme arasinda :)
Nice guzel postlariniza!
Merhaba, yazıdaki bir hatayı düzeltmenizi rica edecektim. Yapılan balık lüfer değildir. Zira boğazda lüfer sıkıntısından dolayı Istanbul Culinary Institute'da lüferi kurtarmak adına yapılan projede yer aldı ve bildiğim kadarı ile onun yavruları olan sarıkanat ve çinekopu restoranlarında sunmuyorlar. Sadece yanlış anlaşılmayı engellemek istemiştim.
@Berfin
Strasbourg'tan ben naçiz kulunuzu hatılamadın mı Berfin'ciğim? Ben de senin blogunu ilgi ile takip ediyorum. Teşekkürler!
Yorum Gönder