Burger Bar şekli, şemali, muhiti açısından iddiasız bir yer gibi gözükse de, bir takım çok ciddi iddiaları olan bir işletme: "Şehrin en iyi burgeri" ni yaptıklarını söylüyorlar. İstanbul kazan, ben kepçe gezip, gittiğim her yerde hamburger yemiyorum.
En iyisi mi, değil mi, bilemeyeceğim. Fakat ben, beni yakından tanıyan birinin beni tarif etmek için kullandığı tüm "çikiçiki"liğimi bir kenara bırakıp, on parmak saldırdım önümdeki hamburgere. İpek, üzerinde kelebek desenleri olan canım etekliğimin üstünde hala lekesi durur yadigar. Ben onu bilirim.
Ayrıca, kırk yıllık bildiklerimizi, alıştıklarımızı sorgulatarak "Burası bir fast food lokantası değildir" diye iddia ediyorlar. E tabi niye olmasın: iki kuruşa, iki dakikada üretilen sushiler sanki saatlerce aşure kaynatılmışçasına ve üzerine kuş kondurulmuşçasına, altına endeksli fiyatlarla sunulmuyor mu önümüze? Burger Bar tam tersini ileri sürüyor, fena mı? "Burgeri yavaş yavaş, tam istediğiniz gibi pişiririz. İçine ne isterseniz onu koyarız. Tüm bunlar biraz zaman alabilir, ama yediklerinizden memnun kalırsınız."
Lokantanın sahibi janti beyefendi, Bay Afiyet ve bendenizdeki yeme kapasitesini tecrübeli bir işletmeci olarak sezmiş olacak ki, burgerlerimiz yavaş yavaş olurken, bize "chili con carne" ikram etti. Biz yediğimiz lezzetle kendimizden geçince blogmuş, afiyetmiş, balşekermiş döküldük tabi kendisine. Bunun üzerine bir de hellim peyniri, falafel ve tavuk kanadından oluşan "Çıtır deneme tabağı" geldi önümüze. Biz de denedik haliyle.
Utanıyorum bunu söylemeye ama sonra da burgerlerimiz geldi, bir de onları yedik; hızla.
Ben ki doğduğum günden beri rejimdeyim, montignac benim ikinci adım, bu kadar iyi olmasa, baştan çıkar, bu günahı işler miydim? Burger Bar'ın "g" noktasında saklı şeytanlık meğerse buymuş. Pişman mıyım? Hayır. Yine gitsem, yine yerim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder