Hiç gittiniz mi? Ben senelerdir gitmek isterim, bir türlü denk gelmemişti. En sonunda geçtiğimiz hafta, o akşamlarını benim gönlümü hoş tutmaya ayırmış çok sevgili iki arkadaşım beni Çiya’ya götürdü.
Ben keşfetmekte biraz gecikmiş olabilirim , ama Çiya pek meşhur! NewYork Times’da, NewYorker’da, Jamie Oliver’ın dergisinde hakkında yazılar yazılmış. Alaylı şef Mustafa Dağdeviren’i anlata anlata bitiremiyorlar. Ben de kendisini ve eşi Zeynep Hanım’ı çok takdir ettim. Hem sundukları lezzetler, hem de yarattıkları müessese için.
Masa, çatal bıçak, dekorasyon mütevazi. E isabet! Çünkü yemekler çılgın gibi! Dekorasyonla dikkati dağıtmamak, lezzete konsantre olmak lazım. Neler yedik neler?Anadolu’nun dört bir köşesinden şimdiye kadar hiç tatmadığım lezzetler!
Her bir yemeğin ismini, kullanılan malzemeleri, hatta nasıl pişirildiğini dahi sordum burada size bahsedebilmek için. Gel gör ki damağımdaki tattan başka hiçbirşey kalmadı aklımda.
Çiya’da yiyecek çok şey var. Bir tür Anadolu yemek müzesi gibi. İnsan hemen herşeyden tatmak istiyor. O yüzden masanın ortasına tadımlık getiriyorlar.
Biliyorum inanmayacaksınız ama, bu kadar yemek arasından en çok Samsun’da çobanların yaptığı bir tür muhallebiyi beğendim: süt ve inciri kaynatıyorlarmış, o kadar! Ne un, ne şeker! Ruhumdaki Heidi’nin inkar edilemez mevcudiyeti işte, ne yaparsın.
Çiya, Kadıköy çarşısında, Güneşlibahçe sokakta. Birbirine hemen hemen komşu üç tane Çiya lokantası var: ikisi Çiya kebap, biri de hem kebap hem tencere yemekleri yiyebileceğiniz Çiya Sofrası. Biz o kadar doyduk ki, kebaplarından tadamadık.
Yemeğin sonunda, sıcaklığından üzerindeki kaymağın eridiği enfes katmeri yerken, utanıyorum ama, “off çok güzeldi.. keşke doymasaydık!” dedim.
Öyle acayip bir yer işte Çiya.
Bayan Bal Şeker
27/11/2010
Not: Bir de unutmadan; üç kişi toplam 87 lira verdik. Alkış!